İletişim Başkanı Altun: Türkiye dönüşürken milletimiz kazanır

Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Kaçış Yok” sergisi ile “21. Yüzyılda Türkiye’nin Kültür Seferberliği” sempozyumunun açılışına ve kitabının tanıtımına katıldı.

Sempozyumun açılışında konuşan Altun, günümüz dünyasının aynı zamanda “Hız Çağı” olarak adlandırıldığını ve bu çağda toplumun son derece güçlü kültürel saldırı girişimleriyle karşı karşıya olduğunu söyledi.

Altun, Türkiye’nin kültürel kuşatma girişimlerine karşı kültürel seferberlik hamlesi yapması gerektiğine inandığını ifade ederek, şunları kaydetti: “Bu doğrultuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Seferberlik bildiğiniz gibi milli birlik ve beraberliğin tehlikede olduğu dönemlerde kullanılan bir yöntemdir. Biz bu sempozyuma ve bu kitaba bilinçli olarak bu ismi verdik, çünkü milletimizin, ülkemizin, Türkiye’mizin özellikle kültür alanında zor bir savaş içinde olduğunu biliyorduk. Bu savaşta bir seferberlik olduğunu belirterek, “Bir ihtiyacın olduğunu düşünüyoruz. ‘Kaçış Yok’ sergimiz ve bu sergiyi doğuran girişimler bu savaşın, bu mücadelenin güncel örneklerinden biridir.” dedi.

797

Serginin, kültür varlıklarının tahribatı ve kaçakçılığının önlenmesinin yanı sıra, kaçak kazıların verdiği zararlar konusunda da toplumsal bilincin artmasını sağlayacağını vurgulayan Altun, şöyle konuştu: “Kültür ve Turizm Bakanlığımız, tarihi eserlerin geri getirilmesi için çalışmalar yapıyor. Yurt dışına, ait oldukları topraklara, yani buraya hukuka aykırı bir şekilde götürüldüler.” 2002 yılından bu yana 12 binin üzerinde eser Türkiye’ye iade edildi. Bunlardan yaklaşık 8 bini, yani yaklaşık 2/3’ü Türkiye’ye iade edildi. “Bunun gerçekleşmesi 6 yıl sürdü.” bilgiyi verdi.

Altun, merhum filozof Teoman Duralı’nın “Kültürsüz toplum, toplumsuz kültür olmaz” sözünü aktarıyor. Kendi sözlerinden alıntı yaparak, Türkiye gibi toplumların yıllardır “Batılılaşma” adı altında kültürsüzleşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu anlattı.

Bu kültürsüzleştirme girişimlerinin toplumu yok etme girişimleri olduğunu vurgulayan Altun, şöyle devam etti:

“Millet olarak kültürümüz adına birlik ve beraberlik içinde vereceğimiz mücadele, bağımsızlığımızın ve geleceğimizin teminatlarından biridir. Mücadele etmemizi, kültürümüzü birlik ve beraberlik içinde yaşamamızı engellemeye çalışanlar var. dayanışmadan, kültürümüzün tanıtılmasından, kültürümüzden çıkan değerlerin yaşatılmasından bu mücadeleyi verenler aslında kültürel alanda ulusal ve uluslararasıdır.” Sömürücü ilişkileri kurumsallaştırmak istiyorlar, bunun için mücadele ediyorlar. Bir yanda kültürel sömürgeciliği norm olarak benimseyen küresel bir hegemonyamız var. Hedonizm ilerlemeye devam ediyor.”

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, toplumu sömürmeyi amaçlayan yıkıcı kültürel saldırı girişimlerine karşı yapılması gerekenleri anlattı.

Altun, şunları kaydetti: “Ne yerelde ne de evrensel alanda mevcut kültürel hegemonya modellerine benzer başka bir kültürel hegemonya modeline ihtiyacımız var. Evrensel ve evrensel alanda karşılaştığımız kültürel saldırılara ve hegemonya kurma girişimlerine karşı kültürel seferberlik çağrısında bulunurken. Yerel alanda ve sömürücü ilişkilerden farklı biçimlerde acı çektiğimiz bir ortamda, esasen tarihi, kültürel değeri kullanıyor ve toplumsal varlığımızdan beslenen bir çağrıyı hayata geçiriyoruz.” değerlendirmesini yaptı.

“KÜLTÜREL ÖZGÜNLÜĞÜ SAVUNMALIYIZ”

Yaklaşık 7 yıl önce terör propagandası içeren kitapların sergilendiği bir kitapçının girişinde tezgâha rastladığında fotoğrafını çekip şöyle demişti: “Siyasi hegemonyanız bitti, kültürel hegemonyanız da sona erecek.” Bunu sosyal medyada notuyla paylaştığını belirten Altun, şunları kaydetti:

“Açıkça söylemeliyim ki, o gün hangi çizgide ve düşüncede olursam olayım hâlâ aynı çizgide, aynı düşüncedeyim. O gün olduğu gibi bugün de Türkiye’nin renklerini ve çoğulculuğunu gerçek anlamda yansıtan bir kültür alanına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Kelimenin tam anlamıyla çoğulculuk Kültürü üreten mekanizmalar Toplumun gerçek kültürünü temsil etmeleri gerektiğini düşünüyorum; kültürel temsiller, bir kültürel etkileşime karşı gerçek kültürel hareketliliği değil, toplumsal temsilleri yansıtmalıdır. Kendileri gibi olmayanları ötekileştiren, dışlayan, aşağılayan ve onlara baskı uygulayan sözde kültürel aydınlara karşı, tıpkı o zamanlar olduğu gibi, sözde ‘devrimci şiddet’i övenlere karşı, kültürel çoğulculuğu ve kültürel özgünlüğü savunmak zorundadır. Vandalizmi romantikleştirenler, o zaman da, şimdi de yazıp çizdiler. Bunu “Türkiye gerçeği” olarak yansıtmanın açıkça “kültürel faşizm” olduğunu belirtmek isterim. “Bunlarla mücadele edeceğiz, etmeliyiz.” diyorum. Bu mücadeleyi vermemiz gerekiyor. Bu nedenle Türkiye’yi yeniden bağımlılık zincirine sokmak isteyen “mankurtlara” ve merhum Cem Karaca’nın dediği gibi yarım yürekli aydınlara karşı her yerde ve her alanda en üst düzeyde mücadele edeceğimizin sözünü veriyorum. “

“Toplum üzerinde kültürel hegemonya kuran ayrıcalıklı elitler meşruiyetlerinin temelini de kaybetmişlerdir”

Fahrettin Altun, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde 2002’den bu yana geçen 22 yılda kazandığı modernleşme tecrübesinin çok şey ifade ettiğini söyledi.

“Bu 22 yılda Türkiye büyük zorluklar aştı, büyük mesafeler kat etti.” Altun, şu değerlendirmeleri dile getirdi ve formüle etti:

“Koruma merkezleriyle, terör örgütleriyle ve onları koruyan uluslararası güçlerle hesaplaştı. Batı hegemonyasını tahttan indirdi. Türkiye kendi politika ve stratejilerini üretmeye başladı. Bu süreçte Türkiye dönüştü, dönüştükçe milletimiz kazandı. Türkiye büyüdü, özgürleşti, daha müreffeh oldu.” “Batı hegemonyası ile Batılı modernleşme paradigması ve bu paradigmanın içinden konuşan, topluma kültürel hegemonya dayatan ayrıcalıklı elitler meşruiyet temellerini kaybetmişlerdir.”

Türkiye’deki bu kültürel farkındalığın sadece İslam dünyası için değil, Batılı olmayan tüm toplumlar için de ilham kaynağı olduğunu vurgulayan Altun, Türkiye’nin kamu ve kültürel diplomasi faaliyetlerinin de bu süreçte önemli katkı sağladığını vurguladı.

Kültürel diplomasinin önemine değinen Altun, şunları kaydetti; TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Yurtdışı Türkler ve Müttefik Topluluklar Başkanlığı, TRT ve Anadolu Ajansı’nın kültür seferberliğine önemli katkılar sağladığını kaydetti.

Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “21. Yüzyılda Türkiye’nin Kültür Seferberliği” kitabına önsöz yazdığını söyledi.

Sempozyumda Altun, başta Gazze olmak üzere dünyadaki tüm mazlumların acılarına son verilmesi çağrısında bulunarak, şunları söyledi: “Daha adil, daha güzel bir toplumun inşası için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğimizin altını çizmek isterim. yaşanabilir bir dünya.” dedi.

Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından düzenlenen “Kaçış Yok” sergisinin açılışını Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve İstanbul Valisi Davut Gül ile yaptı. Altun, açılışın ardından sergiyi gezerek eserler hakkında bilgi aldı.

Sergide ABD’den dönen Kibele heykeli, kırmızı boncuklu altın kolye, emzikli testi ve İngiltere’den dönen Kur’an-ı Kerim gibi eserler yer alıyor.

(AA)Bu içerik Melih Kadir Yılmaz tarafından yayınlanmıştır.

Önceki içerik Sonraki içerik

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir